Yapıyoruz.tr.gg Tarafından Tamamen Özel Olarak Hazırlanan Saydam Tasarım 19'a Hoş Geldiniz.Daha Fazlası İçin Tıklayın
reklam
 

KAHRAMANMARAŞ FATİH ANADOLU LİSESİ

Okul Müdürü

Okul Müdürümüzle Yapılan Röportaj

Röportaj : Abdullah ESKALEN
                                                                            EMRULLAH BALBABA
                                                              Okul Müdürü

    
Hocam Kendinizi tanıtır mısınız?

05.02.1965 tarihinde bir kış mevsiminde Kahramanmaraş’ın 17 km batısında o günün tarihinde köy olan bugün “Önsen Kasabası” diye anılan yerde doğmuşum. Hem anne tarafından dedem hem de babamın babası olan dedem halk tarafından sevilen ve sayılan mütedeyyin kimselerdi. İsmimi babamın babası Kamil dedem Nahl suresinin ilk ayetinden alarak vurmuş. Kendisine niye bilinen bir isim değil de böyle bir isim vurdun diyenlere: “Allah’ın emri üzere dünyaya gelen bu çocuk, Allah’ın emri üzere yaşasın” diye vurdum dermiş.
5 kız 5 erkek toplam 10 çocuklu bir ailenin üçüncü evladıyım. Hatırladığım kadarıyla okul öncesi dönemimde kırlarda kuzular güderdik. Yazın Yavşan yaylasının güneyinde bulunan Çomçaoluk mevkiinde bulunan yaylaya göçerdik. Orada bağımız vardı. Hayatımın ilk dönemini tabiatla iç içe geçirdim.
Bu yaşantımdan olsa gerek her şeyi ve herkesi “kusurlarını göz ardı ederek mutlak bir iyi yanını görerek” çok seviyorum. Nefret etmeyi hiç beceremem. Kusur başkasında da olsa hep ben kendimde bir şey ararım. Çok duygusalım. Çoğu defa dokunsalar ağlarım. Ama bu idarecilik dönemimden sonra ki (son 17 yıl) daha fazlasıyla içimden ağlarım.
İlk öğrenimimi Önsen köyü İlkokulunda 1970-1975 yılları arasında yaptım. Feride Zülkadiroğlu (Bayazıt) ve Zerrin Ereyman (Nacaroğlu) isimli ikisi de birbirinden güzel öğretmenlerde okudum. İlkokulda onlardan şefkati öğrendim. Herkesi merhametle severim. Zalime bile acırım.
Orta ve Lise öğrenimimi 1976-1983 yılları arasında Kahramanmaraş İmam-Hatip Lisesinde başarılı sayılabilecek bir öğrenci olarak tamamladım. Çok değerli hocalarım oldu. Bunlardan o gün itibariyle kişilik ve karakter olarak beğenmediklerimi bile şimdi minnetle anıyorum. Karşılaştığımda mutlaka ellerini öpmeye çalışırım. Çünkü Ben’i ben eden temel harçları onlar attı.
1983’te hiç dershaneye gitmeden kendi çabalarımla Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesini kazandım. 5 yıllık eğitimim sonrasında 1988 yılında bu okuldan mezun oldum. İlkokul tahsilimden başlayarak Üniversite tahsilimin sonuna kadar hiç ikmale kalmadım. Bütünleme ve İkmali öğretmen olduktan sonra öğrendim. Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde okurken çok arkadaş edindim. Zaten ben hayatta kazanılacak iki şeyden birini daima tercih ettim.
Bunlar :Hakiki DOST yada MENFAAT. Ben hep Dost dedim. Çoğu defada bu isteğimde muvaffak oldum. Bugün hala sorulmasam da soran ben olurum. Kimsenin incinmesine, incitilmesine yüreğim dayanmaz.
Mezun olduğum 1988 yılında öğretmenliğe sınavla giriş yapılıyordu. Sınavı kazanarak 8 Aralık 1988 yılında Giresun Espiye İmam-Hatip Lisesinde ilk öğretmenlik görevime başladım. Öğretmenliğimin ikinci yılında evlendim ve şuan dört çocuk babasıyım.
1991 yılında Kahramanmaraş’a geleyim diye tayin istedim. Şanlıurfa Siverek’te nefes alabildim. O yıllarda oralarda yoğun bir şekilde terör tehlikesi vardı. Özetle söylemem gerekirse Siverek benim acı tatlı hatıralarla dolu hayat mektebim oldu. Orada acıyı, direnmeyi ve kazanmayı yaşayarak öğrendim. İlk idarecilik görevime orada başladım. Burada çok başarılara imza attım. 1993 yılında askerliğimi Burdur 58. Topçu Er Eğitim Tugayında bedelli askerlik olarak yaptım. Aslında gençlik yıllarımda hep komando olarak askerlik yapmayı düşlerdim. Ama nasip olmadı. Hala da bu içimde bir ukde olarak kaldı. 1993-2004 yılları arasında Pazarcık İmam-Hatip Lisesinde görev yaptım.11 yıllık gençliğimin zirvesi orada geçti. “Sen iyi olursan herkes ve her şey iyidir” ilkesince burada da hep dost kazanma uğraşında oldum. Bile bile kimseyi incitmemeğe azami özen gösterdim. Buradaki çalışmalarımızı becerebildiklerimizi ya da beceremediklerimizi ben söylemeyeyim. Azından şunu bilin ki; oradaki başarılarımız bizi buralara getirdi ve sizinle tanış kıldı. 15 Ağustos 2005’ten bu yana ismiyle gurur duyduğumuz okulumuzda birbirinden değerli öğretmen arkadaşlarım ve siz güzide öğrencilerimizle birlikte yolumuza devam ediyoruz.
Hocam bir müdür olarak okuldaki rol ve görevleriniz nelerdir?
Bu soruyu resmi ağızla cevaplamayayım. Çünkü ben kendimi başkası olarak tarif etmeyi sevmiyorum. Ben herkesin içinde herkes için mutluluk arayan herkesten biriyim. Bu okuldaki rolüm. Bir tren için lokomotif ne ise odur. Bir vücut için baş ne ise odur. İdareci Lokomotif gibi güçlü olmalı. İncitmeden çekip götürmeli. Baş gibi içi akıl dolu olmalı. Organize edici olmalı. Rolüm bu. Görevime gelince İnsan yetiştirmek diye özetleyebilirim. Görevim öğretmekten daha çok eğitmektir. Bu eğitimin içinde bazen sizinle beraber, sizi eğitme konumunda olanlarda var tabi. İnanınız şunu peşinen söyleyeyim Güzel Türkiye’mizin en temel sorunu eğiticilerin eğitimsizliğidir. Her şey biz eğiticilerle başlar bizimle devam eder. Eğiticiler ya kendi kendine ve etrafına hayırlı hizmetler sunan Vatan Evladı yetiştirir. Ya da hain. Çünkü hayatı boyayan boyacılardır eğitimciler. Ben de bir boyacıyım. Ama hep pembeyi ve beyazı tercih ettim sanatımın nakışlarında. Her zaman becerebileceğim her alanda aktif olmayı isterim. Görevi başkalarının vermesinden önce ben talep ederim.
Hocam Türk Eğitim sistemi hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Elbette. Şimdi kanunlar kurallar uzun yılların deneyimi ve tecrübesi sonucunda oluşturulur. Yer yer yanlışlıklar ayıklanarak yerine yeni kanun ve kurallar vaaz edilir. Pek tabii ki eğitim alanında da öteden beri bizim yapımıza uygun Türk Milli Eğitiminin kuralları yeni tecrübelerle yenilenmiş. Ancak ben daima bir şeyi savunurum; kanunlardan önce insanları yenilemelisiniz. Yani insan kendi kendini yenilemeli. Hele hele eğitimci herkesin önünde herkesten önce yenilemeli ve ışık tutmalı karanlıklara ve kılavuzluk ettiği insanlara. İlimde, irfanda, çalışıp üretmede insanlığa katkı sağlamada bizler örnek ve öncü olmalıyız derim. Niye hep biz başkalarından öğrenen olalım. Elbette ki bizimde sosyal bir varlık olarak herkesten öğreneceklerimiz var. Ama bir taraftan öğrenirken bir taraftan da öğreten olmalıyız.
“Zen merde, civan pire, keman tire muhtaç. Hasılı envayı nev-beşer birbirine muhtaç” (Kadın erkeğe, genç yaşlıya,keman tire muhtaç. Özetle bütün insan türü birbirine muhtaç)
Türk eğitiminde bölgesel olarak yer yer ekonomik anlamda çok farklılıklar var elbette. Bir tarafta daha anaokulu seviyesinden başlayarak özel ders alabilenler ve onlara sunulan tüm teknolojik eğitim araçları. Bir tarafta ayağına giyecek naylon bir ayakkabı bile bulamayan öğrenciler.
Ama her şeye rağmen ben bir şey bilir bir şey söylerim: “AZİM. AZİM. AZİM.” Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Ve insan unsuru. Yani mesleğine inanmış ve kendini buna adamış iyi bir eğitimci. Bizim Milletimiz çok üretken, çok çalışkan aslında. Yarınlarımızın daha aydınlık ve müreffeh olacağından asla kuşkum yok. Eğitimle her şey daha güzele gidiyor ülkemizde. Fevkalade güzel gelişmelere tanık oluyoruz hep birlikte. Bizim eğitim aldığımız dünle, bugün geldiğimiz konum mukayese bile edilmez. Düne göre bugün her şey daha mükemmel. Ama toplumumuzda bugün itibariye bir şey eksik. O da yeni nesil gelişen teknolojinin temel alt kullanım kültürünü (edebini, terbiyesini) almadan tanış oluyor yeniliklerle. Ve bu da çoğu kez bizi eğitim öğretimde arzu etmediğimiz yanlışlıklarla muhatap kılıyor. Ama eminin zamanla eğitimle bu eksiklikler de giderilecektir.

Sizce ideal bir müdür nasıl olmalı?
Bu soru biraz zor. Neden mi? Çünkü; mükemmel olmayana mükemmelliği tarif ettirirseniz mükemmel bir tarif çıkmazda ondan. Ama tabi ki biz ideal mükemmel olamasak ta mükemmel olanların sevdalısıyız. O haseple tarif edecek olursak. İdeal bir idareciliğin ilk ve temel şartı:CESARETTİR. İdareci dediğin risk taşıyacak. Omuzlarına yük alacak. Yük olmayacak, kambur olmayacak hele hele takoz hiç olmayacak. Sonra idareci MERHAMETLİ OLACAK. Ama merhameti O’nu adaleti icradan alıkoymayacak. ADİL OLACAK. Bir idareci için değil insanlığın tümü için her şeyden önce onu başarılı kılacak mutlu edecek şey SEVGİDİR. Sevgisiz ruhsuz hiçbir şey olmaz. Cenab-ı Allah her şeyi bununla yaratmış. Peygamberimize bile bununla hitap etmiş. HABİBİM=SEVGİLİM demiş. Büyüklerden biri derki günah işleyeceksen bile sevgi ile aşk ile şevkle olsun. Ruhsuz sevgisiz aşksız hiçbir şeyden bir sonuç alamazsınız. İnsan önce sevmeli hayatı, İnsanları, Hayvanları, her şeyi. Yani Yunusun dediği gibi :” Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü” Bir Okul müdürü de işini, mesleğini ,öğrencileri sevmeli ki idealliğe yürüyebilsin.
Hocam okulumuz için yaptıklarınızı uğraşlarınızı, fedakârlıklarınızı biliyoruz. Okulumuz eğitimi ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Öncelikle şunu belirteyim ki; Eğitim alanındaki yeni projeleri üretmek Bakanlıktaki büyüklerimizin görevleri. Biz bunun icracısı uygulayıcısıyız. Bakanlığımız gelişen dünya şartlarına göre modernize ediyor kendini. Bu alanda hızlı bir çalışma var yukarıda. Tabii ki her zaman hazır giyim basmakalıp elbise her bedene uymayabilir. Uymazsa ne yapılır. Ya biraz daraltırsın ya da genişletmeye çalışılır. Bizler yukardan dikte edileni aynısıyla uygulayacak robotlar değiliz elbette. Biz alt kademede eller ve kollar mesabesindeyiz. Devlet bizimle tutacak bizimle yürüyecek yarınlara. Biz kanunlara kendi estetiğimizi katarak ruhumuzu katarak icra edeceğiz. Yoksa cansız, ruhsuz sevimsiz sonuçlar elde edersiniz ki o da hiç kimsenin arzu etmediği bir şey olur. Birlikte yaptıklarımızın canlı tanıklarısınız. Okulu baştan sona yeniledik. OGYE ünitesini işler kılmaya çalışıyoruz. Esasta amacımız içinde yaşadınız topluma eğitilmiş insanlar üretmek. Bunu da mevcut imkânlarla ve hep birlikte yapıyoruz ve yapacağız. Arzumuz öncelikle eğitimin değerine ve ülke geleceğinin eğitimle korunabileceğine inanan insanların sayısını artırmak. Bunu başardığımız oranda uğraşımız zevke dönüşür ve anlam kazanır. Tekrar söylemem gerekirse önceliğimiz eğitilmiş insan üretmektir. Öğretim eğitim için bir araç mesabesindedir. Tabiî ki okul olarak belirttiğimiz bu çizgide öncü ve örnek olmak hedefimizdir. 
Hocam Mesleğiniz dışındaki uğraşlarınız?
Evet. Aslında bunu bana sormamalısınız. Benim var olan her şeyim mesleğim içindir. Eşim, arabam, çocuklarım vaktim-nakitim her şeyim mesleğime endeksli ve O’nun emrine amadedir. Harici bir uğraşım söz konusu olamaz. Bunu sizin de bilmeniz lazım. Ben tatili bile lüzumsuz gören biriyim zaruret haricinde. “Bir koltukta iki karpuz taşınmaz.” derler ya doğrudur. Ya Eğitimcisin ya değilsin. Bizim yanlışımız zaten burada. Hiç kimse asli göreviyle tam ve kâmil manada meşgul değil günümüz dünyasında.
Hocam diğer hocalarımızla nasıl bir uyum içerisindesiniz?
Çalışanı üreteni, fedakârlık göstereni daha çok severim. Bu da gayet tabii değil mi? Ama arzu edilen seviyede olmasa da insanları olduğu gibi kabul ederim. Herkes basmakalıp doğmuyor ki anasından. Farklı, farklı. Şahsiyetler farklı. Eğitimler farklı, eğilimler farklı. Ama benim için dedim ya bunlar içinde önemli olan gayretli olması, üretken olması. Öyle olursa daha çok severim. Hiç kimseye kin garez gütmem. Şahsi husumet duymam mümkün değil. Herkesle iyi geçim yolu ararım. Hem bana yakışan da bu değil mi? Arkadaşların çoğu benden genç. Onlara hiçbir zaman soğuk surat olmak istemem. Elimden geldiğince sizlere daha iyi hizmet verebilmeleri için onlara yardımcı olmaya önlerini açmaya çalışırım. Sonra soyadımız da BALBABA değil mi? Acı Babalık-Üvey babalık tavrı bana yakışmaz. Ama dediğim gibi sizler için çalışanı daha fazla sever, daha önde tutarım. Kendime ait ilkeselleştirdiğim kuralımda şudur: Çalışan üreten katkı sağlayan el olsa elini öperim. Asalaklık eden, hainlik eden babam olsa toprağa gömerim.
Hocam Eğitim sürecinde acı ve tatlı hatıralarınızdan sorsak?
Neresinden ve hangisinden bahsetsem bilemiyorum ki. Acı hatıralarımın en iyi şahidi işte saçlarım. Derler ya : “Duvarı nem insanı gam öldürür.” Benim şahsi problemlerim hiçbir zaman olmadı Allah”a şükür. Ama hep başkalarının gamı, tasası, yarası, öldürmedi belki ama, acılarla yaşamaya alıştık dersek daha doğru olur. Tatlı hatıralar diyorsunuz Bu da o kadar çok ki. Mesela en hoşumuza giden şey sizlerin okul ortamında yüzlerinizi güler görmek. Arkadaşlarınızla, öğretmenlerinizle ve çevrenizle sıcak diyalog içerisinde olduğunuzu görmek. Her şey sizinle güzel. Bu mesleğin en tatlı yanı uğraşın insan, kazancın insan. Binlerce Sevdiklerin ve sevenin oluyor. En acı yanı da şu ayrılık olmasa hani. Ayrılık. Yetiştir, büyüt demet et gülleri, erleri gönder bulamayacağın yerlere ve acılara. Ya da başka dünyanın mutluluklarına. Bu arada mezun öğrencilerimizi çok özlüyoruz. Arzu ederiz ki onlar hep yanımızda olsalar. Duamız onların ve sizlerin mutluluğu ve başarıları için.
Hocam Sizi daima azimli ve Disiplinli görüyoruz bunu neye borçlusunuz?
Evet Disiplin ve Azim yan yana. İki uyumlu eş gibi. Gül ile Bülbül gibi. Leyla ile Mecnun gibi. Ferhat ile Şirin gibi uyar bu iki kelime birbirine. Her şeyin başında inanç gelir. Azim için inanacaksın önce. Neye. Niçin, nasılı çözebilmek için inanmalısın önce. Yapmayı hedeflediğin şeye yürekten inanacaksın. Doğru olduğuna inanacaksın. Adama baksana, Ferhat’a. Koymuş kafasına Şirin’i, ne yapar adam. Kalbur alıp dağları eler-deler. Onun gözüne dağ tepe gözükür mü? Niye ? İnanmış Şirinin güzelliğine. Azim ve Disiplinle yoğurmuş sonra kendini. O güzelliğe erişeyim diye.
Hayatta zor da olsa, ki ben hep zoru tercih ederim. Kolayı herkes arzu ediyor ama bana sevimsiz geliyor. Düşünsenize zorlukla elde edilen her şey daha değerli ve güzel değil mi? İşte size biraz önce örnek verdiğim destansı sevdalar. Hep zorun ürünü değil mi? Ben şöyle anlamlandırıyorum hayatı: Bizden önce birileri bizler için çalışmış, üretmiş meydana getirmiş. Biz niye yarınlarımıza hayırla anılacağımız bir şeyler bırakma uğraşında olmayalım zor da olsa. Bakınız etrafınıza, gelmişiz dünyaya yol hazır, yolak hazır çoğu şey hazır. Bunlar kolaylıkla mı oldu sanıyorsunuz? Hem dünya meşakkat ve mihnet dünyasıdır. Kolaylık ve rahatlık öbür tarafta kazanabilirsek inşallah. Buna inanmışız. Her zorlukla beraber mutlaka bir kolaylık vardır. Kolaylığın yolu zoru başarmaktan geçiyor madem. Biz de onun için zora talip olduk. Sonra beni disiplinli ve azimli olarak tarif etmeniz beni ayrıca böyle olmaya mahkûm da ediyor. Bütün başarılar Bu iki sözcükte gizli. İşte biz de kabiliyetimiz kapasitemiz oranında buna talibiz. Yani Muvaffak olmaya herkes için yararlı olmaya.
Öğretmen Olmasaydınız ne olmak isterdiniz?
Bunun dışında hiç düşünmedim. Sanki ben bunun için yaratılmışım inancındayım. Bu meslek İnsan yetiştirme sanatıdır. Eğer bugün birilerinden şikâyet ediyorsanız. Onun sebebini ben kendimde yani eğitimcide ararım. Birilerinden övgüyle bahsedilirse buna da bir eğitimci olarak sevinirim. Çünkü onu o yapan nihayet benim. Yani eğitimci. Kaymakamı yetiştiren ben, Valiyi yetiştiren ben, askeri, polisi esnafı yetiştiren ben. Ben kendimi onlarla tarif etmek isterim. Onlar iyi iseler ne mutlu bana. Toplumun huzuru güveni mutluluğu eğitim iledir. Tüm sıkıntılar eğitimsizlikten ya da eğitimde bizim yanlışlıklarımızdandır diyorum. İlim kuşatıcıdır. Bilmeden neyi nasıl yaşayacaksınız. Hayatı ve içindekileri nasıl anlamlandıracaksınız? Bu mümkün değil.
Hocam Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
SEVGİ en güzel şeydir derim. Her şey onunla anlam kazanır. Sonra sevgi fedakârlık ister, azim ister, gayret ister. Kolay kolayda yetişmez Sevgi. Sonra SAYGI derim. Her şeye saygı. “Yaratılanı Severiz Yaratandan ötürü.” ilkesince. Biz varsak başkaları da var diyebilmeliyiz. Hani ben hep derim ya sizlere : “Mutluluğu herkes için ara. Herkes için de Sen de varsın.” değil mi? Sonra insanın olduğu her yerde yanlışlık ta vardır. Hata-Yanlış olmasa Af diye bir kavram olmazdı. Biz de hata yapabiliriz. Çokça yapmışızdır da. Önce Allah’tan sonra bilmeden yanlış yaptıklarımızdan bağışlanma dileriz.  Bu vesileyle Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çok önemsediğim şu veciz hitabını da sizlerle paylaşmak istiyorum.
“BÜYÜK OLMAK İÇİN HİÇ  KİMSEYE İLTİFAT ETMEYECEKSİN, HİÇ KİMSEYİ ALDATMAYACAKSIN. ÜLKE İÇİN GERÇEK AMAÇ NE İSE, ONU GÖRECEK O HEDEFE YÜRÜYECEKSİN. HERKES SENİN ALEYHİNDE BULUNACAKTIR; HERKES SENİ YOLUNDAN ÇEVİRMEYE ÇALIŞACAKTIR, FAKAT SEN BUNA KARŞI DİRENECEKSİN. ÖNÜNE SONSUZ ENGELLER DE YIĞILACAKTIR. KENDİNİ BÜYÜK DEĞİL , KÜÇÜK, ZAYIF, ARAÇSIZ, HİÇ SAYARAK. KİMSEDEN YARDIM GELMEYECEĞİNE İNANARAK, BU ENGELLERİ AŞACAKSIN. BUNDAN SONRA DA SANA BÜYÜK DERLERSE.....BUNU SÖYLEYENLERE GÜLECEKSİN!!”
Yine bir başka söylevinde de gençlere hitaben;
 “Ey gençler;
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız!
Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz!
Son söz ah sizlere olan sevgimi bir bilebilseniz. Ama bu Ne mümkün. Bunu bilebilmeniz için sizin ben olmanız gerek. Hani Hallacı Mansur Allah’a olan sevgisiyle Ben Senim. (Enel-Hak) dememiş midir? Siz öğrencilerim benim canım kadar aziz ve değerlisiniz. Feda bu can sizler gibi cananlara. Aslında doğruyu söylemem gerekirse çoğu kez siz öğrencilerimi kıskanıyorum ailelerinizden. Artık sizler onlardan çok benim çocuklarımsınız. Ama sahip çıkaran olursa tabi. Sizlere başarılı huzurlu bir ömür diliyorum. Ayrılığı, hüznü olmayan bir zaman ve mekânda buluşmak dileklerimle.
Hocam verdiğiniz tüm bilgiler için teşekkür ederiz.
Ben de dünden bugüne Beni ben eden tüm öğretmen ve öğrencilerime teşekkür ederim.

Bugün 1 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!
Bugün: 1 | Klik: 4 | Sayfa: Okul Müdürü | İp : 18.191.228.88
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol